DÜNYA MİRASI: DİVRİĞİ ULU CAMİİ ve DARÜŞŞİFASI
- İlayda Sarı
- 7 Tem 2021
- 6 dakikada okunur

Divriği ve civar bölgelerde en erken yerleşim Hititler Dönemine denk gelmektedir. Yöre, Mengücekoğullarının yönetiminde iken Turan Melek Şah tarafından camii ile birlikte 1228-1229 senesinde yaptırılmıştır. Mimarı Ahlatlı Hürremşah’ın elinde 1228 yılında şekil alan Divriği Ulu Cami, plan tipi ve süsleme özellikleri bakımından benzeri olmayan bir eserdir. Camiye bitişik olarak inşa edilen iki katlı, avlulu ve eyvanlı bir yapı olan Darüşşifa, hastaların su sesi ile sağlıklarına kavuştuğu bir hastane olarak benzersiz özelliklere sahiptir.
İslam mimarisinin başyapıtlarından sayılan iki kubbeli bir türbeye sahip, bir cami ve ona bitişik bir hastaneden meydana gelmektedir. Yapılar, mimari özelliklerinin yanı sıra, ortaya koydukları Anadolu geleneksel taş işçiliği motifleri ve görselleri ile de UNESCO Dünya Miras Listesinde yerini almış durumdadır. Mengücekoğullarından Ahmet Şah ile eşi Melike Turan tarafından 1228 senesinde yapımı sona eren Divriği Ulu cami ve şifahanesi, çevresinde yer alan taş ocaklarından çıkarılmış bir cins tüften inşa edilmiştir.
Ulu cami, Iğımbat Dağının eteğinde yer almaktadır. Caminin turistler tarafından ilgi çeken kısmı ise üzerinde bulunan işlenmiş motiflerdir. Birçok araştırmacının dikkatini çekmeyi başarmış ve görenleri kendisine hayran bırakmıştır. İçe bakışı sergileyen bu motifler caminin inşasında çalışan mimarların kendi geleneklerine sanatsal zevklerine göre, karışık motiflerle özgün ve harika bir şaheser ve ibadethane ortaya koymuşlardır. Eseri yapan mimarın başka eserine rastlanmamıştır. Bu da bazı çevreler tarafından mucize olarak yorumlanmaktadır.

Harim mihraba dik beş sahından oluşur. Orta sahın diğerlerinden geniştir. Burada yer alan dilimli mihrap önü kubbesi dıştan kümbete benzeyen piramit bir örtü ile örtülmüş ve dışarıdan da camiye hakim bir hale getirilmiştir. Orta sahında bir ışıklık yer alır. Işıklık kubbesine geçişte yelpaze biçimli Türk üçgenleri kullanılmıştır. Camide sahınların hepsi birbirinden farklı yıldız tonozlarla örtülmüştür. Bu camide hem Selçukluların avlulu plan tipi, hem de Emevi plan tipini bir arada görmek mümkündür.

Plan tipi ve süsleme olarak benzeri olmayan bir eserdir. Aralarında üslup birliği olmayan üç portalin süslemeleri birbirinden farklıdır. İki başlı kartal motifini de içeren süslemeler son derece taşkın ve barok karakterlidir. Batı portalinde Alâeddin Keykubad’ın arması olan çift başlı kartal ile Ahmet Şahın arması doğan motifi bulunur.
BATI KAPISI
Kapının iç kısmında sağ ve solda yer alan sütunlar, denge sütunlarıdır. Sağ denge sütununun üzerinde Allah lafzı orijinal Arapça metni ile yatay olarak yazılmışken, sol taraftaki sütunda Allah lafzı açılı tarzda yazılmıştır. Bu sütunlar 1939 Erzincan depremine kadar üzerindeki ok işaretleri yönünde dönmekteydi. Batı kapıda Mayıs ile Eylül ayları arasında, ikindi namazından 45 dakika önce, insan silueti şeklinde bir gölge oluşmaktadır. Bu siluet, önce Kur’an okuyan, namaz saati yaklaştığında ise ellerini bağlayarak kıyamda duran bir insan gölgesi şeklini almaktadır. Bu kapı ile birlikte diğer kapılarda da yer alan bu siluetlerin bir tesadüf eseri olmadığı, çok kapsamlı bir fizik bilgisi ve çok ince hesaplarla yapılabileceği ve bugün bile hala bu ışık ve gölge oyunlarının sırrının tam olarak çözülemediği uzmanlar tarafından belirtilmektedir.
Kapının dışında sağ tarafta çift başlı kartal, sol tarafta ise hem çift başlı kartal hem de başı öne doğru eğik şahin motifi bulunmaktadır. Çift başlı kartal Anadolu Selçuklularını simgeleyen bir amblemdir. Gücü, asaleti ve özgürlüğü temsil etmektedir. Başı öne doğru eğik şahin ise Mengücek Beyliği’nin sembolüdür. Mengücek Beyliği’nin Anadolu Selçuklu devletine bağlılığını ve saygısını göstermek üzere, şahin figürü, başı öne eğik olarak taşa nakşedilmiştir. Aynı zamanda şahinin bir pençesi havadadır. Bu, beyliğin, yanlışlık ve haksızlıklara karşı gücünü ortaya koyabileceğinin bir göstergesidir.

CENNET KAPISI
Bu eserde her kapı ayrı bir güzelliğe sahip olmakla birlikte en görkemli ve ihtişamlı kapı bu kapıdır. Kapı, kaleye baktığı için Kale Kapı, kuzeye baktığı için Kuzey Kapı, cemaatin giriş kapısı olarak kullanıldığı için Cümle Kapısı gibi isimlerle anılmakla birlikte en yaygın bilinen ve kullanılan ismi Cennet Kapıdır. Bu kapıya cennet kapı adının verilmesi, üzerindeki tüm motiflerin cenneti tasvir etmesi sebebiyledir. Kuran-ı Kerim’de geçen cenneti anlatan ayetlerdeki eşsiz cennet nimetlerinin tasvirleri burada taşa nakşedilmiştir.
Kapı üzerinde, hayat ağacı motifleri ve sonsuzluğu ifade eden rozetler bulunmaktadır. Hayat ağacı motifi ebediyeti, ölümden sonraki ahiret hayatını ve cenneti sembolize etmektedir. Ayrıca, altında ateş yanan kazanları gösteren motiflerle, az da olsa cehennem hatırlatılmıştır. Esasında, altında ateş yanan kazanlar Anadolu Selçukluları’nda bolluk ve bereketin simgesi iken bu kapıda cehennemi tasvir etmek için de kullanılmıştır. Kazan üzerinde devam eden sütunlara hiçbir motif işlenmeyerek cehennemin boş, cennetin ise güzelliklerle dolu olduğuna vurgu yapılmıştır.
Kapının kitabesi bu yapının en nadide kısımlarından biridir. Kitabe beş ana parçadan oluşmuş, bitkisel bezemeler içerisine yazılarak harikulade bir çerçeve içine alınmıştır. Kitabede "Süleyman Şah oğlu Ahmet Şah, Allah'ın affına muhtaç, aciz kul 626 Hicri aylarının birinde bu caminin yapılmasını emretti" ifadesi yer almaktadır. Bununla beraber kitabenin başlangıç parçasında “gül” son parçasında ise “bülbül” motifi işlenerek bu eserin yapılış gayesi dile getirilmiştir: Gül peygamberimizi; bülbül ise onun Allah’a olan aşkını simgelemektedir.

ŞAH KAPISI
Caminin doğu kısmında yer alan bu kapı klasik Selçuklu üslubuyla yapılmış mütevazı bir görünüme sahiptir. Cami içinde şu an sadece iskeleti kalmış bölüme açılan, şahın ibadet için camiye girişte kullandığı kapıdır. Osmanlı’daki “hünkâr kapısı” olarak tabir edilen kapılarla aynı fonksiyonu görmektedir. Kapının insan boyundan küçük yapılmasının amacı, insanda tevazu ve kulluk bilincini ortaya çıkarmak ve Şah’ın yalnız Allah'ın huzurunda eğileceğini vurgulamak içindir. Kapıdaki kitabede, Şah’a Camiye her girişinde gerçek mülk sahibini hatırlatmak istercesine, ''Mülk, Kahhar ve tek olan Allah'a aittir" ayeti yazılıdır.

DARÜŞŞİFA
Ulu camiye bitişik olarak inşa edilmiş, halk dilinde medrese olarak da bilinmektedir. Günümüzde ki hastanelerin görevini gerçekleştiren Divriği Şifahanesi ,Anadolu'daki darüşşifalarının en eski, en özgün ve en düzenli olanıdır. Camiye güney cephesinden bitişik olan darüşşifa, Erzincan emiri Fahrettin Behram Şahın kızı ve Ahmet Şahın eşi Melike Turan Melek tarafından dönem içerisinde yaptırılmıştır.
Orta Asya Türk yapı geleneğine bağlı olarak inşa edilen Şifahane, doğu-batı doğrultusunda dikdörtgen plâna sahiptir. Kesme taştan yapılan eser, kapalı avlulu, üç eyvanlı olup batı kanadı çift katlıdır. En belirgin örtü sistemi, ana eyvanın yıldız tonozudur. Yapıda beşik, sivri, aynalı, çapraz, artı ve yıldız tonozlar da kullanılmıştır. Avlusu, bezemeli sütunlara çift yönlü kemer atılımıyla artı biçimli dokuz bölüme ayrılmıştır. Orta bölümün üzeri, iki yanda beşik tonoz kollarının ortadaki köşe taşlı sekizgen kasnakla birleştiği camlı demir doğrama bir külâhla örtülüdür.
DARÜŞŞİFA TAÇ KAPISI
Görkemli bir yapıya sahip olan Darüşşifa’nın giriş kapısı “Taç Kapı” olarak adlandırılmıştır. Kapının iç alınlık kısmında Selçuklu’yu simgeleyen beşgen ve sekizgen yıldız motifleri kullanılmıştır. Kapı üzerinde yer alan yıldız ve hilaller Türk Bayrağındaki hilal ve yıldızın bire bir aynısıdır. Pencereyi ortadan ikiye bölen sütun "denge sütunu"dur. Baş mimar, bu kapıdakinden başka iki adet de cami bölümündeki batı kapıya olmak üzere külliyeye toplam üç adet denge sütunu yerleştirmiştir. Denge sütunları cami ve şifahanenin dengede olup olmadığını göstermektedir. 1939 yılındaki Erzincan depreminden etkilenerek dönme özelliğini yitirmişlerdir. Taç kapıdaki denge sütununun sağ ve sol kısımlarındaki hilaller içerisine Süleyman mührü olarak nitelendirilen altıgen yıldızlar yerleştirilmiştir. Sütunun altında bulunan Selçuklu sülüs yazısıyla yazılmış üç satırlık kitabede: "Fahrettin Behram Şah'ın kızı Melike Turan, Allah'ın affına muhtaç aciz kul, adaletli melike bu şifa yurdunun yapılışını 626 H/1228 M yılında emretti." ifadesi yer almaktadır. Kapının sağında ve solunda, kabartma rozet şeklindeki bitkisel bezemelerin üzerinde insan figürleri bulunmaktadır. Bunların yüzleri zamanla aşınmıştır.

DARÜŞŞİFA İÇ MEKAN
Genel bir hastane formunda planlanan şifahanenin iç mekânı, ruh ve sinir hastalarının tedavi edilmesinde kullanılmıştır. İçerde sağlı sollu hasta odaları, küçük eyvanlar ve ana giriş kapısının tam karşısında büyük eyvan bulunmaktadır. Baş mimar, büyük eyvanda yapmış olduğu yelpaze motifleri ve tonoz işlemeleriyle bir akustik yakalamayı başarmıştır.
Büyük eyvanın tavanı helezonik kilit taşı sistemiyle yapılmış ve günümüzde de sırrı çözülememiş bir tonoz örneğidir. Baş mimar ismini şifahanede kimsenin kolaylıkla fark edemeyeceği bir noktaya; büyük eyvan tonozunu taşıyan doğu kemerinin başına çok basit bir şekilde nakşetmiş ve eserinin kıyameti görmesi için dua etmiştir.

TÜRBE
Büyük eyvanın solundaki odada Ahmet Şah, eşi Turan Melek ve ailesinin kabirleri yer almaktadır. Türbe kapısının üzerinde tasavvufi sembollerle yüklü bir motif bulunmaktadır. Motifin üst tarafı bir tabut kapağı görünümündedir. Bir bütün halinde bakıldığında motif, kefelerinde kalplerin tartıldığı bir terazidir. Terazinin orta denge çubuğunun birleştiği noktaya da ayrıca bir ters kalp oturtulmuştur. Burada verilmek istenen mesaj şudur: “Biz bu dünyadan göçüp gittik, siz de göçüp gideceksiniz. Bu dünya bir sınav yeridir ve bunun karşılığını göreceğiniz yer ahirettir. O gün için kendinizi hazırlayınız. Amellerinizin tartılacağı bir terazi vardır ancak bu teraziye dünyadaki malınız mülkünüz konulmaz, teraziye konulacak şeyler kalplerinizin içindekilerdir. İnsan dünyadayken iyilik veya kötülük, doğru veya yanlış, sevap ya da günah gibi seçeneklerden birini işler. İnsan bunları yaparken teraziyi dengede tutar ve kalbi de Allah'a dönük olursa ölmekten korkmasın.”
MİNBER

Dünyanın en uzun ömürlü ağacı olan abanoz ağacından yapılan minber, cami ile yaşıt olup bugün hala orijinalliğini korumakta ve kullanılmaktadır. Anadolu Selçuklu Devleti zamanında yapılmış minberler arasında kündekâri tekniğinin şaheserlerindendir. Minberi yapan usta, minberin birleşim noktalarında tahta çivi, mukavemetini artırmak istediği noktalarda ise demir çivi kullanmış ve bu çivilerin başlarını da gizlemiştir. Bu minber ağaç işlemeciliğinde kullanılan dört stilin bir arada bulunduğu önemli eserlerden biridir. Genel formu ve bezemeleri itibariyle çağdaş benzerleri olmakla beraber, kabartma yazılarının çokluğu bakımından onlardan öndedir. Minber üzerindeki yazı kuşaklarında, 3’ü kitabe, 18’i de ayet ve hadis olmak üzere 21 adet Arapça metin mevcuttur. Yazılar Selçuklu Sülüsü olarak tabir edilen yazı türüyle yazılmış olup bitkisel motiflerle bezenmiştir.
Yaklaşık 12-13 yılda yapılan minberin ustası Tiflisli İbrahim oğlu Ahmet, ismini mihrap tarafındaki onikigen yıldız içerisine işlemiştir.
MİHRAP

Büyük boyutlu taş mihrap, kale kapısı ya da saray kapısını anımsatan biçimi ve dekorasyonu ile benzeri olmayan bir eserdir. Mihrap, sivri kemerli bir niş olup, kapılarda görülen rumi şekillerin derin ve iri silmeleriyle dikkat çekici hale getirilmiştir. Genel olarak sadelik gözetilmekle beraber mihrap içinin göz hizasından yukarı kısmı üç boyutlu olarak işlenmiştir. İşlemelerin alt kısmında ters ve içi boş kalpler, orta kısmında ters ama içi dolu kalpler, tepe noktasında ise Allah lafzının elifleri ortasına lale motifi yerleştirilmiştir. Mihrap üzerindeki bütün kalpler Allah lafzına doğrudur. Allah’a yakın olan kalplerin, Allah'ın nuru ile dolu olması, uzak olan kalplerin ise boş olarak nakşedilmesi, kul ile Allah arasındaki ilişkiyi sembolize eden bir anlatım biçimidir. Mihrabın önündeki alanın üzerinde yer alan kubbede dört küçük pencere vardır. Bunlardan üçü tan ağarırken, günün ilk ışıklarını içeriye sabahyıldızı şeklinde ulaştıran, ustaca düşünülmüş yıldız biçimli küçük pencereciklerdir.
Okuduğunuz için teşekkürler, sanatla kalın...
KAYNAKÇA
https://www.bilgiustam.com/dunya-mirasi-divrigi-ulu-camii-ve-darussifasi-sivas/
Comments